Asya-Pasifik bölgesinde Çin ile Tayvan arasında uzun süredir devam eden siyasi ve askerî gerilim, son dönemde yaşanan gelişmelerle birlikte yeniden küresel gündemin üst sıralarına taşındı. Taraflardan gelen sert açıklamalar, askerî hareketlilik ve uluslararası aktörlerin pozisyon alması, bölgedeki kırılgan dengeleri daha da hassas hale getiriyor.
Çin yönetimi, Tayvan’ın uluslararası alanda artan görünürlüğünü ve özellikle savunma alanında aldığı dış destekleri “tek Çin” politikasına açık bir meydan okuma olarak değerlendiriyor. Pekin, bu çerçevede Tayvan çevresinde askerî tatbikatlarını artırırken, diplomatik dilini de sertleştirmiş durumda.
Çinli yetkililer, Tayvan meselesinin ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğü açısından tartışmaya kapalı olduğunu vurguluyor. Çin yönetimi, Tayvan’a yönelik her türlü askerî ve siyasi desteğin bölgesel barışı tehdit ettiğini savunarak, özellikle ABD merkezli adımlara sert tepki gösteriyor.
Tayvan ise güvenlik kaygılarını gerekçe göstererek savunma kapasitesini artırmaya devam ediyor. Ada yönetimi, askerî hazırlıkların savunma amaçlı olduğunu belirtirken, statükonun korunması gerektiğini savunuyor.
Gerilimin küresel bir boyut kazanmasında ABD ve bölgedeki müttefiklerinin tutumu belirleyici oluyor. Washington, Tayvan Boğazı’nda barış ve istikrar vurgusu yaparken, Tayvan’a yönelik savunma desteklerinin süreceğini açıkça dile getiriyor. Bu durum, Pekin tarafından doğrudan iç işlerine müdahale olarak değerlendiriliyor.
Öte yandan Japonya başta olmak üzere bazı bölge ülkelerinin Tayvan ile temaslarını artırması, Çin’in diplomatik tepkisini daha da sertleştiriyor. Çin, bu tür temasların bölgesel güvenliği riske attığını savunuyor.
Çin–Tayvan hattında yaşanabilecek olası bir kriz, yalnızca askerî değil; ekonomik ve ticari sonuçlar da doğurabilecek nitelikte. Küresel yarı iletken tedarik zincirinin merkezinde yer alan Tayvan, dünya ekonomisi açısından stratejik bir öneme sahip. Bu nedenle bölgede yaşanacak her gerilim, küresel piyasalarda dalgalanmalara yol açma potansiyeli taşıyor.
Çin–Tayvan gerilimi, yalnızca iki taraf arasında yaşanan bir anlaşmazlık olmanın ötesine geçmiş durumda. Büyük güçlerin pozisyon aldığı bu denklem, Asya-Pasifik’teki güç mücadelesini ve küresel jeopolitiğin yönünü doğrudan etkiliyor. Diplomasi çağrıları sürerken, sahadaki askerî hareketlilik belirsizliğin devam edeceğine işaret ediyor.